Tefekkür; herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varmak demektir. Istılahta ise; kulun günahlarını, Allah’ı (zatını değil), Allah’ın yarattığı herşeyi düşünmek ve bundan dersler çıkarmaktır.

Kainat, insanoğlunu tefekküre sürükleyecek ayetlerle dolu aslında. Bu ayetlere kevni ayet denilir. Yer, gök, yıldızlar, gece-gündüz, denizler, bitkiler, hayvanlar ve tabii insan… Bunların herbiri başlı başına ayettir; fakat kesin olarak inanmış aklıselim müminler için. Bakınız Kur’an-ı Kerim’de Allah(c.c) şöyle buyurmuştur: “Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için (ibret dolu) deliller vardır.” (Casiye,4)

Tefekkür, yakin olarak inanan kulların derecesini artırır. Şöyle ki; Kul, baktığı herşeyde –aslında gördüğü herşeyde desek daha doğru olur. Çünkü bakmak ve görmek ayrı şeylerdir.- Allah(c.c)’nin kudretini, azametini, kainattaki sır ve hikmetleri; kendisinin ise acziyetini, fakriyetini, muhtaç oluşunu hisseder ve bunun idrakine varır. Fakat çok da kolay bir iş değildir tefekkür etmek. Esas olarak tefekkür Allah azze ve celle’nin esmalarını bilip gereğince kulluk gerektirir. Yani  tefekkür aslında başlı başına bir ibadettir. Mesela Allah El-Halık ve El-Musavvir olandır: Herşeyi yaratan ve yarattıklarına çeşit çeşit özellikler verip canlıları farklılaştırandır. Allah’ı bu esmasıyla tanımayan kul yaratılan envai çeşit  bitki, hayvan, insan vb. şeylerdeki farklılığı, muteşem yaratılışı, kusursuzluğu, ölçüyü göremeyeceği için bu kıymetli ibadetten mahrum kalacaktır.

Tefekkürü elden bırakmayan kul-ki bu aklıselim sahibi bir kuldur-  ayaktayken, otururken, yatarken bu derin düşünme sayesinde dünyanın gelip geçiciliğini; varılacak gerçek diyarın ahiret olduğunu kavrayarak-yani ahirete olan iman güçlenecek biiznillah- kulluğun ğereğini yerine getirecektir ve şöyle demeye mazhar olacaktır: “Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen’i tesbîh ederiz; bizi cehennem azâbından koru!” (Al-i İmran, 191)

Gelin o halde bu ayete mazhar olanlardan olabilmek adına birkaç dakika da olsa tefekkür edelim inşaAllah:

-Ortalama 10 cm büyüklüğünde olan bir böbrekte 1.200.000 süzgeç ve süzgeçleri birleştiren 34 km uzunluğunda süzgeç kanalı bulunmaktadır. Küçücük olmasına rağmen günde 4 araba benzin deposu kadar yani 200 litre kanı süzüyor. Kanda bulduğu 3000 farklıkimyasalı test ediyor ve faydalılarını bırakıp zararlı olanları da süzerek idrar yoluyla vücuttan atıyor. Tüm bu özellikleriyle insan böbreği, asla taklit edilmesi mümkün olmayan yaratılış harikası bir makinedir.

-İnsan karaciğeri inanılmaz bir organdır. %70 hasar alsa bile kendini yenileyip tekrar onarabilmektedir. Öyle önemlidir ki, eğer karaciğerimiz olmasaydı günde 100 litre su içmek zorunda kalacaktık.

-Dizdeki eklem sıvısı öyle yaratılmış ki ne eskiyor ne de bakım istiyor. Eğer eklem sıvısı yaratılmasaydı, kolumuzu ve bacağımızı oynattığımızda hareket eden kemiklerin birbirine sürtmesi sonucu korkunç bir acı çekecektik.

-Yaklaşık 1.5 kg ağırlığında olan insan beyni, su içerisinde yüzer ve suyun kaldırma kuvvetinden dolayı biz ağırlığını hissetmeyiz.

-Gözyaşında ‘Lisozim’ adında bir enzim bulunur. Lisozim; Dünya’da bulunan bakterilerin %95’ini öldürme özelliğine sahiptir.

-Güneş yanığı olduğunuzda, güneşten zarar gördüğü veya yandığı için deri dökülmez. Deri hücresi, yoğun güneş ışığına maruz kaldıığnda içerisindeki DNA bozulduğundan dolayı kansere sebebiyet vermemek için kendini yok eder ve vücuttan ayrılarak dökülür.

Yarattığı herşeyi hikmetle ve güzelce yaratan Rabbime hamdeder ve ilk önce kendi nefsim olmak üzere siz değerli kardeşlerime şunu söylerim: Ey insanoğlu! “Yeryüzünde kibirlenerek yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de dağların boyuna erişebilirsin.” (İsra, 37) Kendini tanı ey insan! Tanı ki Rabbini bilesin.

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

  • Melek Arslan 18-10-2017 07:34

    Kalemine yüregine saglik k ardesim cok güzel bi yazı...tesekkürler..Rabbim herdaim zihin aydınlığı nasip etsin insaallah. .ki gereğince amel edebilelim..