Diyarbakır 2016...

 17 Nisan günü Diyarbakır'a Diyar-, Bekr'e  davetliydik. Gittik,gitmeliydik çünkü bu defa katılmak daha önemli  bir vazifeydi. Mağdur olan onca insan vardı. Tüm mağduriyetlere cevap vermeye çalışan  bir avuç mümindi onlar, hiç olmazsa yanındayız demek gerekiyordu.

 Doğrusu geçmişe yönelik hepimizin öz eleştiri yapması gerektiğini düşünüyorum.Yıllardır  ötelenen,yok sayılan  bu millet özellikle Müslüman kürt halkı hep yalnız bırakıldı.Hep bir bahanemiz vardı. Allah kitabımızda hiç bir şeyi eksik bırakmamıştı. Haber alma siyasetimizi de net ifadelerle açıkladığı halde  fasık medyanın haberleriyle  vicdanlarda mahkum edildiler.
Sistem en çok onlarla uğraştı  ve biz en çok onlardan kaçtık. En çok onlar çile çekti , en çok biz izledik. Buradan,oturulduğu yerden bölge değerlendirmesi yapıldı. Kaldı ki İnsanın yaşadığı şartların bazen insanı istemediği noktalara sürüklemesi kaçınılmaz bir realitedir.

Bölge de Müslüman olmak kolay değil,Mekke de Müslüman olmak gibi.

Başta Filistin olmak üzere  diğer ülkelerde olan haksızlıklara sesleri yükseltmekten kaçınmadık kaçınmamalıydık da lakin  Yasin Börü  ve  arkadaşlarının vahşice katledilmesinde  aynı tonda seslerimizin çıkmayışını  sorgulamadık!.

Bir yerde mağduriyet varsa hemen yardım kampanyalarımız gündem oldu. Aynı duyarlılık  bölge söz konusu olunca çok cılız çıkmadı mı sesler.? Sur halkının perişanlığı yansırken ekranlara,   Kur'an'ını  boynuna asan amcalarımızın gidişini izledik nereye gidebileceğine kayıtsız bir şekilde.

Allah inananları kardeş kılmıştı,onlar hep kardeşleri tarafından yalnız bırakıldı!. Hep bir  bahane sürdük öne.  Bizim oralarda bir fıkra vardır. İlla kavga isteyen komşu   bahane bulamayınca;

"Bir zamanlar ben çok küçükken senin baban bizim tavuklara kış demiş" diyerek kavga etmiş.

Bizimki de o misal olmuş illa uzak duracaksak  bari bahane üretmeseydik!.

Oysaki abartısız samimiyet görmek isteyenler,gidin ve görün!.

Kardeşliğin havasını solumak isteyenler gidin ve görün

Hala "Dava" deyince akan suların durduğunu görmek isteyenler gidin ve görün.

Bir baba düşünün (Mehmet Gökgöz)  evladını  kurban vermiş  ardından  torunları  için  bu davaya  bunlarda kurban olsunlar diyor. Bir eş düşünün ki (Turan Yavaş'ın eşi)  "Hamd olsun biz Müslüman olduğumuzda zaten bedel ödememiz gerektiğini biliyorduk" diyor acısı karşısında. Daha nice nice  örnekleri var ve vermek mümkün.

İslam'ın bölgede ayakta kalması için kadın,erkek,genç ihtiyar ne bedeller ödediklerini  gidin canlı şahitlerinden  dinleyin.
Eleştirileriniz mi var?.  Tamam mümkündür ve doğaldır. Nasihat herkes içindir ve din nasihattir düsturundan hareketle  yine gidin ve nasihat edin. İhtilaflar itikadı olmadığı müddetçe bizim zenginliğimizdir.Eksiklerimiz ve  yanlışlarımız hep vardı ve hep var  olacak düzeltmek kardeşliğimiz gereği değil midir?.

Diyarbakır 2016...

Davet edildik ve gittik.Kocaeli den bir takım derneklerin temsilcileri de  gelmişti.Gezdirmelerini istedik,  Allah razı olsun yüzlerinde memnuniyet ifadesiyle severek yaptılar.

 Karacadağ  köyüne gittik!.

Karacadağ da toprağa düşürülen Şehid Muhsin ve yanında defin edilmiş gençlerin hikayesini dinledik görgü şahitlerinden.Muhsin'in nasıl tarandığını dinlerken,  dönemin karanlık yüzünün arkasındaki vahşet bir kez daha serildi gözlerimizin önüne.

Yüksel adında bir gencin  köyde siyer anlatırken  keleşlerle tarandığını  anlattı görgü şahidi.Ve daha nice genç civan mertlerin hikayesi. Yüreklerimizi dağladı. 

Karacadağ kadınları da  cidden dağ gibiler. Köy ortamında   işlerini yüklenirken davaya karşı bilinçlerini diri tutmayı başarmışlar. Köy kadınlarının bir çok işi dışarıda ekmek pişirmek,koyun sağmak gibi. Giydikleri çarşaflarıyla ekmeklerini pişirip,koyunlarını sağdıklarını duyunca kulaklarıma inanamadım.  "Bu bilinci nasıl başarıyorsunuz" diye sorduğumda yine o teyzelerden birinin sözü çınladı kulaklarımda "Hocam sahabeye Kuran'dan önce iman verilmişti. Bize de ilimden önce iman verildi hamd olsun".Kürtlerin doğasında misafirperverlik,samimiyet,diğer gamlık,edep ve nezaket var.Köyü çok sevdik. Sadece ben değil benimle gelen hanımlarda.Yediden yetmişe herkes misafirleri memnun etmek için pervane oluyorlar.Doğrusu yapılan her şeyin yürekten olduğunu hissetmemek mümkün değil. İşi prosedür gereği yapmıyorlar yani!.

Yasin Börü ve arkadaşlarının mezarına uğradık.Allah'ım nasıl bir vahşetin kurbanı oldular bu civan gençler!. Olayı bir kez daha bize aktaran yol refakatçimizin söyledikleri yazılamayan türdendi.

Aytaç Baran'ı dinledik tanıyanlardan. Nasıl edepli bir kur'an sevdalısı olduğunu. En sıkı dönemlerde çocukları evlerden alıp ,Kur'an öğreterek yine evlerine dağıttığını. Elleri sopalı taşlı gençlerin önüne çıkıp, onları nasıl ikna ederek taştan sopadan vaz geçirdiğini.Gençleri ikna ettiği için hedef  haline geldiğini.

Zaten bu gençlerin fotoğraflarına baktığınızda yüzlerine yansıyan ifadeler  kırılası ellerin  nasıl uzanabildiğine hayret ediyor.

Ve Diyarbakır 2016 Kutlu Doğum Mitingi.

Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum herkesin içi rahat olsun  kimse,  zannedildiği  gibi   yeni yaş günü  kutlaması yapmıyor.Bundan emin olun. Kutlu doğum haftası vesilesiyle Peygamberin  (sav) anlaşılmasına  katkı sağlamak için tüm çabalar!.

Dünyaya gelişi sebebiyle  Kutlu Doğum  haftası vesile edilerek binlerce  siyer kitabı dağıtılmış. Sınavlar  tertip edilmiş ve siyer kitapları okutulmuş. Hemen hemen her evde Peygamberin konuşulmasına fırsat oluşturulmuş.

Bakmayın medyanın binlerce dediğine yüz binlerce  insanı bir araya toplamış    ve Peygamber anlatılmış.Tüm cadde ve sokaklar  tevhid bayrakları O'nun  (sav)adıyla donatılmış,broşürler dağıtılmış vb daha nice alt çalışmalar...

Ucuz bir söylem ile "Bidat" değil mi? demek insaf dışıdır.Bidat olan nedir? Kutlu doğum  diyerek peygamberi anlatmak mı? O'na dair kitapların okutulması mı?. Her evde O'nun konuşulmasına  vesile olmak mı?. Cadde sokaklara O'nun adını yazmak mı?.

Muhammed  (sav) deyince "Can can Muhammed kurbane deme"diye ortaya atılıyor her biri.

Sapkın anlayışların  yürüyüşlerine  aynı ruhla engel olmadılar mı?!..

En kritik günlerde  karikatür krizine en güçlü ses yine  oradan gelmedi mi?.

Kürdistan'ın İslamsızlaştırılmasına karşı can siparane mücadele ediyorlar.

Yıllardır mazlum mustazaf oldular taraflarına kimse uğramadı.

Bu davanın her dönem mazlumları vardı. Her dönem de bu davanın kurbanları vardı. Her dönem bu davanın çilekeşleri vardı.

Muhammed Emin Yıldırım ile  cevap vermek gerekirse ;

"Siz ümmetin yetimiydiniz gururu oldunuz. Ümmetin gururuydunuz kefareti oldunuz. Ümmetin kefaretiydiniz umudu oldunuz."

Vahdet ve kardeşliğe vurgu yapıp davet ettiler.

Bu başlık altında benimde mesajım vardı sizlere;

Bizi Kardeş kılana hamd olsun

Asırlar öncesinden  bizleri kardeş ilan edene Salat selam olsun.

O'na kardeş olma konusunda layık olmak için çalışan tüm müminlere selam olsun.

Sizler gibi kardeşlerimin varlığıyla onur duyuyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !