Tüm Dünya daha önce benzeri görülmemiş bir virüsle mücadele veriyor.Tıp uzmanlarının  virüsü tanımlamalarıyla öğreniyoruz ki; daha önce benzeri yokmuş. Tam tespit edilecekken sürekli mutasyona uğruyormuş, bu nedenle de  çözüme gitmek zorlaşıyormuş! Yayılma hızı tüm hastalıklardan  daha hızlıymış... SubhanAllah!

Oysa ki teknolojileri çok gelişmişti. Ekonomik güçleri yüksekti. Yenilmez ordularıyla masum insanların kanlarını rahatlıkla döküyorlardı. Güçlerine o denli güveniyorlardı ki, yenilmezliğin(!) kibriyle konuşuyorlardı. 

Mesela Çin, Doğu Türkistan'a eşi görülmemiş zulümleri yaparken lisani halleri ile ne diyorlardı?

Sahipsiz kalan çocukların fotoğrafını  deniz kıyısında  Aylan bebek çekmişti. 

Elinde sıkı sıkı tuttuğu dilekçeyle " Her şeyi  Rabbime söyleyeceğim" diyerek Suriye'den yola çıkan çocuğun dilekçesi,  kabul mü gördü bilemem ama namlulularını mazlumlara çevirmiş zalimler, Dünya'yı kan gölüne çevirirken, ordularının yenilemez olduğunu sanıyorlardı. Gözle görülemeyen bir virüs girdi devreye. Silahları son modeldi ama  son model CORONA'YI vuramıyorlardı. Teknolojileri eşsizdi ama  CORONA'YI göremiyorlardı. Orduları çoktu ama CORONA'NIN  üreme hızına yetemiyordu.

Corona, Dünya'nın  gündemini kendisine kilitleyerek, kimsenin ulaşamayacağı şöhrete ulaştı(!). Elbette bunun  bilimsel, tıbbı ve hatta ekolojik açıklamaları var ve olmalı da. Fakat biz bir de başka bir açıdan okumak istedik CORONA'YI. Çünkü bizler inanıyoruz ki yer yüzünde hiç bir şey sebepsiz değildir!

İnsanlık tarihinin  çeşitli zaman dilimlerinde, milletlerin, insanların top yekun belalara maruz kalıp, çeşitli felaketler yaşadıklarını ilmin, bilimin kaynağı olan Kur'an'ı Kerim haber vermektedir... Bu felaketler bazen   Müminler için bir imtihandır. 

İman bir iddiadır ve her iddia ispat gerektir. "Sizi, biraz korku, açlık, mallardan, canlardan, ürünlerden yana eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele!" (Bakara, 155) Karşılığı cennet olan bir sınavın  talebeleriyiz. 

Hastalık konusunda imanın imtihanını veren bir peygamberin hikayesini Kur'an'dan okuyoruz. "Eyyüb'e gelince hani O «Bir derde yakalandım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin» diye Rabb'ine seslenmişti."(Enbiya, 83) 

Allah (cc)  müminlere cennet vaad ediyordu onun da bir bedeli vardı.Ankebut suresi bu konu hakkında bize şöyle demektedir; "Elif. Lâm. Mim. İnsanlar sırf 'inandık' demekle; hiçbir sınavdan geçirilmeksizin bırakılıvereceklerini mi sanıyorlar?  Biz onlardan önceki kuşakları sınavdan geçirdik. Bu sınav sonucunda Allah, doğru sözlüler ile yalancıları kesinlikle belirleyecektir." (Ankebut, 1-3)

Bu felaketler bazen de  tuğyan eden insana  haddini ve aczini bildirmedir!

İnsanı, kulluk için  yaratan Allah (cc)  peygamberleri aracılığı ile insanlara hayat tarzını şekillendiren mesajlarını/emirlerini göndermiş  ama ne acıdır ki insanların çoğu kendini müstağni gördüğünden boyun eğmemiş, kabule yanaşmamışlardır. Laf dinlemez  bir hale gelip, azgınlıklarını artırınca da toplumsal belalara maruz kalmışlardır. Kur'an'da şöyle haber verilmiştir,okuyoruz;

 

1. Nuh (as) 'un Kavmi:

Puta tapıyorlardı. Kendi elleriyle yaptıkları heykellere tazim gösteriyor, Nuh (as) 'a karşı çıkıyorlar anlattığı mesajları dikkate almıyorlardı.

"Nuh dedi ki: «Rabbim doğrusu bunlar bana isyan ettiler. Ve malı, çocuğu kendisine sadece zarar getiren kimseye uydular.»Birbirinden büyük düzenler kurdular. 

 İnsanlara 'sakın tanrılarınızı bırakmayın, Ved, Suva, Yağus, Yeuk ve Nesr putlarından asla vazgeçmeyin' dediler." (Nuh, 21-23) Tüm çabalara rağmen  puta tapıcılıktan vaz geçmeyen kavim, toplumsal bir tufana maruz kaldı. Haberini Kur'an'dan okuyoruz; “Andolsun ki Nuhu kavmine gönderdik te, onların arasında bin seneden elli yıl eksik kaldı. Onlar zalim kimseler iken nihayet  tufan onları yakaladı. Fakat Nuhu ve gemi halkını kurtardık. Ve bu hadiseyi âlemler için bir ibret kıldık” (Ankebut, 14-15)

Kavmin en belirgin Özellikleri;

-Puta tapıcılık,şirk

-Hayasızlık

-Peygambere karşı alaycı tavır.

 

2. Hud (as) 'ın Kavmi:

Hud(as)'ın  tüm çabalarına rağmen kavmi davete olumlu  cevap vermedi. Kavminin özellikleri şu şekilde sıralanabilir;

a. Ayetleri inkar ediyor, Peygambere kafa tutarlardı, zorbaların izini takip ederlerdi. 

“İşte bu Âd kavmi, Rablerinin ayetlerini bile bile inkâr ederlerdi; Allah’ın peygamberlerine kafa tutar ve her inatçı zorbanın ardına düşerlerdi.” (Hud, 59)

b. Fitne, fesad yaygındı.

Onlar ülkelerinde azmışlar, oralarda fitne ve fesadı artırmışlardı. Rabbin de onların üzerine azap kamçıları indirdi.” (Fecr, 12-13) 

Çağrıları kulak  ardı ettikleri gibi aynı zamanda Peygambere meydan okudular;

“Dediler ki: Yoksa sen bize sadece bir Allah’a kulluk etmemiz ve atalarımızın taptığı ilahları bırakmamız için mi geldin? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit edip durduğun azabı getir bakalım." (Araf, 70) 

Nihayet toplumsal azap onları yakaladı; 

“Onlar bu dünyada da kıyamet gününde de lanete uğradılar. Dikkat edin Âd kavmi gerçekten de Rablerini inkar etmişlerdi. Unutmayın, Hûd’un kavmi Âd, işte böyle yok olup gitti.” (Hud, 60)

"Andolsun, biz Kur'an'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan? " (Kamer, 32)

3. Salih (as) 'in Kavmi:

''Şunları hatırlayın: Allah sizi, Ad kavminden sonra onların yerine getirdi ve yeryüzüne yerleştirdi; orada ovalara saraylar kuruyor, dağları yontarak evler yapıyordunuz." (Araf, 74)

“Semud’a gelince; biz onlara doğru yolu gösterdik, fakat onlar kötülüğü hidayete tercih ettiler…” (Fussilet, 17) 

"Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: Allahtan korkmayacak mısınız? Ben size gönderilen güvenilir bir elçiyim. O halde Allahtan korkun ve bana itaat edin." (Şuara, 142)

Semud kavmi ise alaycı,isyankar tavrını sürdürdü;

"Zalimleri ise bir çığlık aldı ve yurtlarında cansız olarak yığılıp kaldılar." (Hud, 67)

"Onca varlıkları ve evleri kendilerine bir fayda vermedi." (Hicr, 84) 

 

4. Lut (as) 'un Kavmi:

Daha önce yer yüzünde yapılmamış çirkin aşağılık bir fiilin failleriydi. Onlarda Lut (as) 'un yaptığı davete alaycı bir tavırla  "Kavmi: 'Onları yurdunuzdan çıkarın. (Çünkü) onlar temizlenen insanlardır' demek dışında bir cevap vermemişti." (A'raf, 82)diyerek karşılık verdiler. Asla çirkinliklerinden vaz geçmediler.

"Lut’u da (kavmine gönderdik.) Hani (Lut) kavmine: “Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşiyatı mı yapıyorsunuz?” demişti. “Şüphesiz ki sizler, kadınları bırakıp erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz. Siz, aşırı giden taşkın bir toplumsunuz. Hanımı hariç, onu ve ailesini kurtarmıştık. (Hanımı) geride (helak olanlarla) kalmıştı. Onların üzerine bir (azap) yağmuru yağdırmıştık. Suçlu günahkârların akıbetinin nasıl olduğuna bir bak!" (A'raf, 80-84).

Bu tarihi kıssalardan anlıyoruz ki yer yüzünde fitne ve fesadın; fuhşun ve zulmün müsebbibi olan insan için ilahi bir ikazdır toplumsal afetler.

“Her birini kendi günahıyla yakalayıverdik, kiminin başına taş yağdırdık. kimini o korkunç ses yakalayıverdi. Kimini yerin dibine geçirdik; kimini de suda boğduk. Allah onlara kesinlikle zulmetmedi; onlar kendi kendilerine zulmettiler.” (Ankebut, 40)

 “Aranızdan yalnız zâlimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının, Allah'ın azabının şiddetli olduğunu bilin.” (Enfal, 25)

Sonuç itibariyle ayetler ışığında  olayları yorumladığımızda;

Ya  imanımız pekişsin diye, sabır  imtihanından geçiyoruz.

Ya da  yer yüzünde  fitne, fesat, fuhuş zulüm çoğaldı diye ikaz ediliyoruz.

Biz nefisimize zulüm ettik, bizi affet bizi bağışla, 

Sen SUBHAN'SIN ALLAH'IM !

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !