Tesettür....

EkleBunu Sosyal Paylaşım Butonu

Zamanın Zeynebi Derneği Başkanı Araştırmacı yazar Sabıha Ateş Alpat ile dinler arası diyolog ve tesettür üzerine bir röportaj yaptık.İşte o röportaj

İslami Gündem Ekibi Zamanın Zeynebi Derneği Başkanı Araştırmacı yazar Sabıha Ateş Alpat ile Dinler Arası Diyolog ve Tesettür üzerine bir röportaj yaptı .İşte o röportaj:

 

— Bu günlerde 'Dinler arası diyalog' ve 'ibrahimi dinler' kavramı  çok dile geliyor. Öncelikle siz bu kavramlara nasıl bakıyorsunuz?


 Öncelikle Alllah’a hamd, başöğretmenim Peygamberime de salât ve selam ederek başlamak istiyorum.. Size de vesile olduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Uzun zamandır ki kavram kargaşası yaşanmaktadır. Özellikle Kur’an’a ait olan kavramlar, Kur’an’ın bahsettiği manadan çok uzak değerlendirilebiliyor… Ben her kavramın ait olduğu yerde geldiği manaya göre değerlendirilmesi gerektiğini ve bunun da doğru anlam için şart olduğunu düşünüyorum. Burada önce din kavramının ne manaya geldiğine bakalım. Din bir inanç, bir yaşam tarzını, sistemi, nizamı ifade eder. Dinler arası diyalog bize ait bir söylem değil. Dinlerin karıştırılması için, Vatikan tarafından yürütülen dinler arası diyalog mümkün değildir. Bir de şu hakikati hatırlatmak istiyorum; Allah insanı yaratıp başı boş bırakmamıştır(Ankebut: 1–3). İnananların hayatına yalnızca hüküm koyan Allah’tır, ”Hüküm koyma tamamıyla Allah’a aittir”(Yusuf–40) İnananlar için hayata dair ne varsa tümünün hükmü Allah’a aittir. “Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir?“ (Maide-50) Bizim diğer dinler ile olan münasebetlerimizi belirleyen de yalnız Allah’tır. Diyalog, İslam’ı ellerinden alamadıkları Müslümanlara karşı bir oyundur. Kendi Dinlerini kabullendirmek adına atılmış adımlardan biri. Hak ve batıl bir birine karıştırılamaz. Ayrıca,”İbrahimi dinler” ifadesi de doğru bir ifade değildir. İbrahim’in (as) birkaç tane dini yoktu, O yalnızca tek bir dindeydi. O da İslam’dı şimdi nasıl olurda şirk dolu bir  muharref bir anlayışı İbrahim’e nispet ederler bu bir iftiradır Ve İbrahim (as) bundan münezzehtir…

— Dinler arası diyalog ya da dinlerin birleştirilmesi mümkün mü?

 
 Allah hayat kitabımız kur’an da tek din islamdır” Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.) [Maide 3] buyuruyor. Allah hayat sistemi için neye ihtiyacımız varsa bize vaaz etmiştir. Allah’ın gönderdiği dinde bir eksiklik mi var ki karıştıralım ya da birleştirelim.(Hâşâ) Tevhid ile şirk, hak ile batıl, adalet ile zulüm birleşebilir mi? Gece ile gündüz bir birine karışabilir mi? Kesin bir dille ifade  ederek hayır bu mümkün değil diyorum.

 
— Dinler arası diyalog çalışmalarıyla birlikte misyonerlik faaliyetlerinin de hız kazandığını görüyoruz. Başta inciller olmak üzere çeşitli kitap, dergi, gazete ve broşürlerin, audio ve video kasetlerinin, radyo, televizyon ve internet aracılığıyla muhtelif yayınların yapılmasının bu proje ile bir bağlantısı var mı sizce? Ve bu gibi faaliyetler 'Haçlı seferlerinin' bir parçası mı?
 

 Dünya kurulalı beri hak ve batıl mücadelesi hep var olagelmiştir ve kıyamete kadar bu devam edecektir. Bu dünya imtihanının bir parçasıdır. Yapılanları öylesine yapılan işler olarak görmemiz mümkün değildir. Artık toprak işgalinden daha çok kültür, sosyal, ahlaki noktalarda insanların beyinleri, düşünceleri ve hayatları işgal ediliyor. Dolayısıyla yapılanlar ve tüm çabaları İslam ile savaşlarının bir parçasıdır.

 
— Medya da zaman zaman misyonerlerin faaliyetlerine dair muhtelif yazılar, konuşmalar ve açıklamalar yer almaktadır. Bunun yanında 'Diyalog'la ilgili çalışmalar da göze çarpmaktadır. Medyanın bu projedeki misyonu nedir sizce?

 Medya cidden etkileyici bir konumda. Ve toplumdaki etkisi de inkâr edilemez. Ilımlı İslam (Her ne demekse?) projesinin benimsenebilmesi için gerekli yayınlarını icra ediyor. Dizileri, haberleri ve bu söylemi dile getirenleri alkışlayarak, överek İslam’ı bütün olarak kabullenenlere de çeşitli ifadelerle yererek görevini icra etmekte. Şaşırılmaması gerekir. Sonuçta herkes görevini yapıyor şeytan aleyhillane bile.  

— Hocam; başta da dediğimiz gibi diyalog çalışmalarıyla beraber İslam'da reform da dillenmeye başladı. Siz, 'İslam'da reform' konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
 Önce reform kelimesinin manasına göz atalım isterseniz. Reform; daha iyi hale getirmek için yapılan değişiklik, ıslah etmek... Şimdi sormak gerekir: İslam’ın değiştirilmesi, onu daha iyi hale getirmek kimin haddinedir?! İslam, beşer kaynaklı bir yaşam tarzı, inanç sistemi değil ki birileri onda reform yapsın. Bu reform’a beşer ideolojilerin ihtiyacı var. Ama ne kadar reform yaparlarsa yapsınlar, beşer kaynaklı olduğu için yine de insanlığın dertlerine derman olamayacaktır... İslam’da reform söylemi kesinlikle bir safsatadır. Bunlar bilinçli ortaya atılan ve sonrada propagandasının sürdürüldüğü, batılın, İslam’ı ortadan kaldırabilmek için başvurduğu oyunlardan birisidir.
 

— Dinde reform olmasını isteyenler 'Reform' kelimesini aynen kullanmasalar da yerine modernlik, modernize, çağdaşlık, Müslümanlara yeni elbise…  Çağa göre… gibi kelimeler kullanıyorlar. Hatta bu doğrultuda tesettür defileleri dahi düzenleniyor. Bugün Dinde reform tam olarak olmasa da 'Tesettür de reform' olmuş diyebilir miyiz?

Maalesef Müslüman hanımların tesettür konusunda yaptıkları değişiklikler ciddi anlamda üzücü bir durum. Buna reform dememiz yine dil/mana açısından mümkün değil. Buna ancak bozulma, çürüme hak ölçülerini batıl ile değiştirme diyebiliriz. Bu, çok üzücü bir durum. Herkese göre bu bozulmanın sebebi farklı olsa da temelde “Kulluk bilincinin” eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Zira Kur’an ve sünnette kulluk söz dinleme anlamındadır ve söz dinlemek/itaat etmek de ibadet olarak değerlendirilir… Bu da Emir Allah’tan, ölçü sünnetten olmadıktan sonra kabul edilmeyecektir. Peygamberler ibadetin ne ve nasıllığı için yegâne örnektirler. Modernize(ne demekse?) edilmiş bir kıyafetten kastımız nedir? Anlaşılan nedir? Kadının başında eşarp ile daha cazibeli hale gelmesi, şık ve estetik giyinmesi. Peki, bunun tesettür emrinin mesajı ile ne alakası var? Kadının dişiliğinin değil kişiliğinin öne çıkması içindir tesettür. Tekrar etmek istiyorum; Emir Allah’tan, ölçü sünnetten olmayan hiçbir ibadet kabul edilmeyecektir. Tesettür emri reforme olamaz, şekil değil ama ölçü bellidir… Ölçü dahilinde ise tesettür ibadetidir değilse o ibadet kapsamından çıkar.


- ''Dinler veya Medeniyetler çatışmasını'' da dile getirenler de artı medyada. Sizce böyle bir çatışma mümkün mü? Yoksa tüm bunlar 'medeniyetler ittifakına' razı etmek için oynanan bir oyun mu?

Medeniyetler çatışması değil, batının İslam ile çatışması var. El insaf yani,  Irak, Afganistan, Filistin, moro, keşmir, bakın dünyaya, batının islam ile çatışmasından başka ne görceksiniz.         İşgal edilen yerlerde Müslümanların savunmasını bile  “İşte bakın çarpışıyorlar” diyerek kamuoyuna yansıtıyorlar. Kaldı ki Muvvahidler, yer yeryüzünde fitne kalmayıncaya din, yöntem, yönetim yalnızca Allah’ın oluncaya kadar savaş ile emr olunmuşlardır.(Bakara–193) Müslüman şirk ile ittifak kurabilir mi? Şirk inancıyla birleşme, ittifak kurma söz konusu olamaz. Bununla beraber, bizim inancımızda elbette zulüm yok, dine girmeleri için zorlama yok, onlarla münasebetlerimizin nasıl olacağına dair kurallar Allah tarafından koyulmuştur..
 
—Tüm bu projeler ve planlar doğrultusun da istedikleri yeni Müslüman modelinin 'Ilımlı Müslüman' olduğu birçok kaynaklarında geçiyor. Ilımlı Müslüman olunabilir mi? ve Sizce Müslümanlar Ilımlaşıyor mu?


“Modernizmin Kurbanları” adlı kitabımızda buna dair bir söyleşiyi yazmıştım. Sen nasıl Müslümansın?

Radikal mi?

 İrticacı mı?

Yoksa normal Müslüman mı? Şimdi bir de ılımlı Müslüman tipi oluşturmaya çalışıyorlar. Karşıtı nedir? Ilımsız Müslüman! Ilımlı Müslüman tipini nasıl modelliyorlar; İslami yaşantı ile batıl yaşantıyı sentezleyen. Bulunduğu ortam İslam’a uymuyorsa, hemen kendisi “Hoşgörü?!” adına  ortama uyan. SubhanAllah böyle bir şey olabilir mi? Müslüman’ın radikali, irticacısı, ılımlısı ve ılımsızı olmaz kardeşim. Ölçüleri belli, Müslüman’ın tek bir ismi vardır. Hiçbir ek kabul etmez “MÜSLÜMAN”.

— Hocam; yine tüm bu söylemlerle beraber kelime-i tevhidin ikinci bölümünün yani;
''Muhammed Allah'ın resülüdür.'' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakılacağını, Ehl-i Kitab'la ''Amentüde ittifak'' olduğumuzu ve Ehl-i kitabın da cennete girebileceği söyleniyor. Siz tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?


 
 Bunu iddia edenlerin kasıtları yoksa ya Kur’an’ı okumamışlar ya da ayetlerin bir kısmını inkâr ediyorlar ve ya da Kur’an’ı mantıklarına göre yorumluyorlar. Allah’a şirk koşan hiçbir kimse hiçbir zaman cennete giremeyecektir. Şirk, küfür ve münafıklığın hiçbir şekilde affı yoktur ahirette. Bu dünyada iken pişman olup tevbe etmek ayrı tabi ki. Hz. Muhammed tasdik edilmeden cenneti rüyalarında dahi göremezler.  " Muhammedun Rasulullah. ( Muhammed Allah'ın elçisidir ) Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi  aralarında merhametlidirler." (Fetih, 29) Kelime-i şehadet iki bölümden oluşmaktadır. İkinci bölümünde de ve eşhedu enla muhammeden abduhu ve rasuluhu diyoruz. Manası ise “Ben Muhammed’in elçi olduğunu kabul ediyor ve O’ndan başka bir örnek model, başöğretmen, lider kabul etmeyeceğimi yeminle ilan ediyorum” demektir.

— Son olarak; 'Ümmeti bitirmeye' veya 'Ümmeti parçalamaya' yönelik yapılan tüm bu projelere karşı Müslümanların nasıl bir tavır içinde bulunması gerekir sizce? Ve siz Müslüman kardeşlerimize ne gibi nasihatlerde ve tavsiyelerde bulunursunuz?

 Bu konuda başından beri söylediklerimize, bunca oyuna, bunca saldırıya en güzel biçimde karşı koymak “la” ile mümkündür. Bunu aklı ile tercüme, kalbi ile tasdik, dil ile ıkrar ve eylemleriyle de onaylarsa hiçbir oyun onu takvasından alıkoyamaz. Mesela medyadan bahsettik ve etkisi inkâr edilemez dedik. Sormak gerekir, kendini Müslüman addedenlerin çirkef yayınlar karşısında ne işi var? Cidden kendini Müslümanlığa nisbet edenlerin çoğunlukta olduğu bir ülkede, çirkef, gayri ahlaki dizilerin izlenme rekoru kırması düşündürücü değil midir? “İnanıyorsanız üstün sizsiniz” diyor Rabb’imiz. O halde neden batılın karşısında komplekse girerek, biraz çağdaş olmak, biraz modern olmak gibi ucube durumlara düşelim ki. Gerici mi diyecekler rahat ve öz güvenle “evet sizin yanınızda İslam’ı tavizsiz yaşamak gericilik ise, sizi ilgilendirmez ben gericiyim” diyebilecek kadar imanımız bize hakim olmalıdır.

Bu konuda genç kardeşlerime şunu söylemek isterim: Bizler Hz. Muhammed’in (sav) bu çağdaki sahabeleriyiz. O halde sahabeye yaraşır bir duruş sergilemek zorunda değil miyiz? El-emin sıfatını düşmanları vermişti peygamberimize. Peygamberlikten sonra da İslam’a, getirdiklerine laf söyleyip, engellemek için onca çabalayan İslam düşmanı müşrikler,  Peygamberimizin hayatında tek bir taviz, tek bir açık bulamamışlardı. “O sizin için usvetül hasnedir.” yani “En güzel örnek.” Bu barış için de, savaş için de, Özel hayat için de, sosyal hayat için de, İman’i duruş için de, ahlak için de böyledir.


Ben de bu teveccühünüzden dolayı teşekkür ediyor. Selam, muhabbet ve dualarımla başarılar diliyorum. 

 

İslamiGündem

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !