'Mümin Hanımlar İnisiyatif Almalılar'

'Mümin Hanımlar İnisiyatif Almalılar'

Bu ay siz değerli okuyucularımız için Zeyneb-Der Genel Başkanı Yazar Sabiha Ateş Alpat Hanımefendi ile derneklerine ilişkin ve "Müslüman Kadının Çevre-Toplum İlişkisi" üzerine röportaj yaptık. `Zamanı Zeynebleştirmek´ ve akıp giden zaman içerisinde topluma yön veren-verecek olan değer ve algılar üzerinde yoğunlaştığımız söyleşimizde Alpat, "Bu toplumdaki yanlışlara dur demek için sahada var olmaya çalışan mümine kadının, ölçüsünü Kur´an´dan almak gibi bir zorunluluğu vardır" tespitinde bulunuyor.

Elif Yüksek / Nisanur Dergisi:   Bu ay siz değerli okuyucularımız için Zeyneb-Der Genel Başkanı Yazar Sabiha Ateş Alpat Hanımefendi ile derneklerine ilişkin ve “Müslüman Kadının Çevre-Toplum İlişkisi” üzerine röportaj yaptık. ‘Zamanı Zeynebleştirmek’ ve ap giden zaman içerisinde topluma yön veren-verecek olan değer ve algılar üzerinde yoğunlaştığımız söyleşimizde Alpat, “Bu toplumdaki yanlışlara dur demek için sahada var olmaya çalışan mümine kadının, ölçüsünü Kur’an’dan almak gibi bir zorunluluğu vardır” tespitinde bulunuyor. 

“Modernizm ve şehir kültürü, maalesef tüm ilişiklerimizi olumsuz yönde etkiledi ve etkilemeye devam ediyor” diyen yazar Sabiha Ateş Alpat, bu noktada top yekûn bir tevbeye gidilmesi ve kadın/erkek birlikte mücadele edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. 

Sevgi, ilgi ve algımızla evvela kendimizi gözden geçirmemiz, ardından en yakınlarımıza da sirayet edecek bir imanı kuşanmamız gerektiğini hatırlatan Alpat, “Vahiyli gündemlerle, vahyin rengine büründürmek için Hacer anamızdan cehd dersini alarak koşumuzu başlatmalıyız” diyor. Faydalı olması temennisiyle sizleri söyleşimizle baş başa bırakıyoruz. 

“DUYGULARIN KUR’AN İLE YÖNLENDİRİLMESİ GEREKİR” 

Hocam, öncelikle “Zamanlarını Zeynebleştirmeyenler zamanın Zeynebi olamazlar” sloganıyla yola çıkan bir derneğin (Zeynep-Der) başkanı olarak ‘zamanı Zeynebleştirmek’ sizce neleri kapsıyor, bizimle paylaşır mısınız? 

Bismillah. Sözlerimizin ve işlerimizin başı ve sonu Allah’a hamd etmektir. Öncelikle sizlere teşekkür ediyor ve razı olacağı işlerde Allah’tan başarı diliyorum. Zamanı zeynepleştirmek; iman isteyen, irade isteyen, azim isteyen ve sabır isteyen bir durum. Her iddianın ispatı ve zorluğu vardır. “Zeynep” olmanın da öyle. Önce Zeyneb’in kim olduğunu hatırlayalım. Zeyneb; bir kimliği, bir tarafın şahsiyetini, duruşunu ifade eden sembol bir kadın şahsiyettir. Zeyneb’in sahip olduğu kimliğin üç ana esası vardır. Birincisi, imandır. İmanın ölçüsü, tevhittir. Allah her imanı kabul etmeyeceğini beyan etmiş ve bu konuda hayat kitabımızda birçok uyarıda bulunmuştur. Bu ayetlerden sadece bir tanesi En’am suresi 82. ayettir. Şöyle buyrulmuştur: “İman edip de imanlarını bir zulümle (şirkle) bulaştırmayanlara gelince işte onlar var ya, kendileri için (ebedî azap korkusundan) emin olmak vardır ve onlar hidayete erenlerdir.” Bunun için imanın ekseni çok iyi bilinmek zorundadır. Zeynep, bu farkındalığın farkında olan bir kadın şahsiyettir. 

Zeynebi kimliğin ikinci temel taşı ameldir. Amel, hayatı yaşarken yapılan her işin adıdır. Her amel/iş kabul olmayacaktır, ancak salih amellerin kabul olunacağını hayat kitabımız Kur’an, “İman edenler ve salih amel işleyenler” hitabıyla belirtmiştir. Allah’ın razı olduğu ve Allah’ın rızası için yapılan her iş/amel, ‘salih amel’ diye isimlendirilir. Zeynep, çağın kokuşmuşluğuna ve amellerin yozlaşmasına (özellikle tesettür konusunda) rağmen ölçüleri sadece Allah’tan almayı becerebilendir, becermelidir. 

Dayatmalar, zorluklar olabilecektir. Esasında tevhit yolunun karakteri de budur. Siz sınanmadan cennete gideceğinizi mi sanıyorsunuz? Tüm zorluklara karşı yine de dik durmayı başarmak, zamanların Zeynep’çe yaşanmasına bağlıdır. 

Zeynebi kimliğin üçüncü ana esası da ahlaktır. Ahlakın Kur’an olması… Duyguların Kur’an ile yönlendirilmesi gerekir. Ahlak konusunda tevhidi kimliğin müntesipleri için sunduğu ahlaki ilkelerin canlı şahidi olmak, esasında kadın ve erkek her bir müminin asli görevlerindendir. Evet, şu bir gerçek ki yaşadığımız çağa ahlaksızlık hâkimdir. Siyasi, ticari, sosyal ve kişisel hayatta yaşanılan ahlaksızlığın ahlak haline gelmiş halidir. Ahlakın önemli ilkelerinden olan hayâ, adeta sürgün edilmiştir dünyamızdan. Sokaklara bakınca “Bir toplumun hanımlarını bu seviyede hayâsız hale getirmeyi nasıl başardılar” diyerek zaman zaman iç çekiyorum. 

Zamanın Zeynebi olmak; örneğini iffet konusunda Hz. Meryem’den almak, ilim konusunda Hz. Aişe’den, fedakârlık konusunda Hz Hatice’den, ana olmayı ve evlat olmayı Hz. Fatıma’dan, direniş ve reddedişi Hz. Asiye’den, cihadını Hz. Hacer’den, kıyamı Kerbela’nın Zeyneb’inden almaktır. Kapsamı ise hayatın tamamıdır. “Ey Muhammed! De ki: Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am /162) 

“BİZ İSLAM’DAN RAZI OLDUK” 

Dernek faaliyetlerine de değinelim istiyorum… Zeynep-Der’i nasıl tanımlarsınız? 

Derneğimizi kurarken isim konusunda çok tartışmıştık. Ben, genel bir isim olsun diye düşünüyordum. Ama arkadaşlar arasında genel kanaat “Zamanın Zeynebi” olunca bu isme karar verdik. Bunun büyük bir iddia olduğunun farkında olarak ismin altında ezilmekten çekinmemiz, isme karşı çıkmamızın sebebiydi. Yukarıda bahsi geçen Zeyneb tanımının altını dolduramamak ağır bir sorumluluk ve bizim Zeynep-Der olarak böyle bir iddiamız yok. Ama çabamız var. 

Zeynep-Der, “Zamanın Zeynebi”nin gerekleri için çaba sarf eden hanımların kurduğu bir dernek. Tevhidi kimliğin özellikle hanımlara taşınması, duyurulması bağlamında eğitim, yardım vb. sosyal çalışmalar yapıyor karınca kararınca. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Kadın olmamız ve yerleşik kültürün de ata erkil bir anlayış olması hasebiyle bir takım zorlukları da yok değil. Örneğin ilk kurulduğunda kadından başkan olmaz konusunda çok eleştirilere muhatap kaldık. Hanımların dernek kurması alışılmış bir durum olmadığından ayağımızın kaydığını sananlarımız oldu. Özellikle giydiğimiz kıyafet açısından böyle bir şeye kalkışılmasının yanlış olduğunu söyleyenler bile oldu. Ve hatta daha modernist giyinmemizi bizzat bana salık verenler bile oldu. 

Halen kabullenemeyen kesimler var. Bazı kesimler halen başkanlık konusunda takıntılı eleştirilerini sürdürüyorlar. Bu konuda maalesef ama maalesef gelenek ile din karıştırılıyor. Biz başından beri şunu söyledik: Geleneğin dayatmasına da hayır! Modernlik, çağdaşlık, kadın hakları gibi bizim olmayan söylemlerin sözüm ona getirisine de kesinlikle hayır! Biz İslam’dan razı olduk. Gelenek kabul etmiyor diye İslam’ın bizden istediğinden vazgeçecek değiliz. 

“MÜSLÜMAN KADIN, FARZI TARZINA DEĞİL KENDİNİ FARZA UYDURMALI” 

Allah muvaffakiyetler versin. Peki, günümüz toplumunda Müslüman kadın, çevreyle olan ilişkisinde bilhassa nelere dikkat etmeli?
 
... 

 

RÖPORTAJIN TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!

http://www.nisanurdergisi.com/Yazar/Makale/-555.html

 

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !