İslam'ın bir hayat sistemi olduğunu fark edip hidayet bulduğum yıllarda Afganistan ile Rusya savaşı vardı. Davet edildiğim ev sohbetlerinin birinde bahsedilmişti Afganistan'dan. Şu hadis nakledilmiş bunun üzerinden konunun önemi anlatılmıştı. Ebû Hureyre radıyallahu anh' dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim gazâ etmeden ve gönlünde gazâ etme arzusu taşımadan vefat ederse, bir tür nifak üzere ölür." (Müslim, İmâre 158.Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cihâd 18; Nesâî, Cihâd2) Hadis-i şerif beni çok etkilemişti. İslam adına hiçbir şey yapmadan ölmek korkutmuştu. Konuşmanın sonunda hoca hanım; Afganistan yararına  hayır çarşısı düzenleneceğini duyurmuştu. Hemen atılmış: “Hocam mümkünse görev istiyorum.” demiştim.

Kenan Evren'in darbe sonucu ülkeyi yönettiği yıllardı. Hayır çarşısı yarı inşaat bir binada açılmıştı. Katıldığım ilk ama en duygulu, benim için en anlamlı faaliyetti. 

Ayrıca Afganistan'a destek için kına geceleri düzenlenirdi. Faaliyetlerde "Hindi kuştur dağları" ve "Afgan dağlarında kar kucak kucak" ezgileri  çalınırdı ki -ezgi adına ilk duyduğum ezgilerdi-hislenir, dertlenir, duamızın başına Afganistan'ın kazanmasını koyardık. Uzun lafın kısası İslam'a gözümü açtığımda tanıdığım (ya da duyduğum demeliyim) Afganistan, sonra savaşlarıyla gündemdeki yerini hep korudu. Rusya çekildi, mücahitler kazanmıştı. Hikmetyar başbakan olmuştu; ama daha sonraları ihtilaf sebebiyle yaşananlar hepimizi üzmüştü.

Zaman sonra Amerika musallat oldu. Yılmadan yapılan mücadele sonunda Amerika da kaçar gibi çıkmak zorunda kaldı. Afgan halkı, savaşmayı seven bir halktı. Çetin dağlarda imkansızlıklara rağmen direndiler ve Amerika'yı ülkelerinden çıkarmayı başardılar.

Kurulan İslam emirliğini ve Afganistan'ın genel durumunu merak ediyor, görmek istiyordum. 

Bilindiği gibi yazdığım kitaplar Beka yayınevinden çıkıyor. Yayınevinden, Afganistan için teklif geldiğinde, hiç düşünmeden tamam dedim. Çok heyecanlandım, uçuş saati bir türlü gelmek bilmedi. Doğrusu biraz merak ve birazda tedirginlik vardı.

Acaba kafamdaki sorulara cevap bulabilecek miydim? Özellikle kadınlar konusunda yazılıp çizilenler doğru muydu?

Nihayet Afganistan'a indik.

Bizi karşılayan İyiliğe Çağrı Derneği’nin yetkilisi ile konaklayacağımız yere doğru yol alırken her şeye dikkatli ve meraklı gözlerle bakmaya başladım. Şaşırmadım desem yalan olacak zira Kabil sokaklarında başları yarı açık kadınlar dolaşıyorlardı. Sosyal Medyanın yansıttığı gibi kimse eli coplu beklemiyordu sokaklarda. İlk olarak Türkçe bilen iki öğretmen hanımla konuşma imkanım oldu. Taliban öncesi ve sonrasını sordum. Taliban'dan sonra emniyetin arttığı, sosyal suçların aza indiği  yorumunu yaptılar. Yalnız kadınların eğitim meselesinin belirsizliğinin belli bir kesimi huzursuz ettiğini söylediler.

Programımıza yetim yurtları ve medreselerle başladık. Meydan Vardak kentinde İyiliğe çağrı Derneğinin yaptırdığı yetim yurdu ve civar köylerdeki kız medreselerinden bir kaçına gittik. Yetim kızların da okuduğu medreseler tıklım tıklım  lakin çok ciddi anlamda desteğe ihtiyaçları var. Zira topraktan yapılmış dört duvar şeklinde odalarda, yerde ders yapıyorlar. Özellikle kışın şartlar daha zorlaşıyor. Isınma problemi yaşıyorlar. Öğrencileri yakın yakın oturtuyorlarmış nefesleriyle ısınsınlar diye...

Medresenin birinde Amerikalı askerler tarafından şehid edilen bir mücahidin kızının, babası için yazdığı şiiri ezgi şeklinde okuması (Peştuca) dilini anlamasak dahi hepimizi ağlattı. Desteğe ihtiyaçları var. Kolay değil; yıllarca savaşmış bir toplumun yol, hastane, okul vb. gibi yapılanmalar hususunda gelişmemiş olması elbette çok doğal. Meydan Vardak gezimiz duygusal olarak hepimizi yordu. İtimat ettiğiniz STK lar aracılığı ile yardımların ulaşmasına gayret etmek hepimizin görevi. Yetkili birine kadınlar hususunda sormak istediklerim vardı. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; Ben Müslüman'ım ve kadınların sosyal hayattaki yeri derken sadece Allah'ın çizdiği sınırları kastediyorum. Her şeyin Maliki de Meliki de Allah'tır. Müslüman kadının da erkeğin de sınırlarını belirleme yetkisi sadece Allah'ındır: "Dikkat edin, iyi dinleyin: Yaratma kudreti ve emretme yetkisi, yalnızca O’na aittir!" (A'raf:54) Diğer taraftan Allah'ın verdiği hakları kimsenin gasp etme hakkı yoktur elbette. Bunun en güzel örneği Hz.Ömer zamanında yaşanmış şu olaydır: Hz Ömer halife ve kadınlardan mihir konusunda feragat istiyor. Kadının bir tanesi: " Ya Ömer! Allah'ın verdiği hakkı sen kısamazsın." diyerek itiraz ediyor. Hz.Ömer kadının haklı olduğunu beyan ederek görüşünden geri adım atıyor...

Neyse Afganistan'a dönecek olursak İyiliğe Çağrı Derneği ve oradaki partner kuruluşun girişimleriyle sağlık bakanından randevu alındı. Bakan, makamında bizi kabul etti.

Ben sordum; bakan bey içtenlikle cevapladı.

Sordum; Öncelikle bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim .Kadınlar açısından birkaç sorum var ama özellikle şunun bilinmesini isterim. Ben, Müslüman bir kadınım ve kadın hakları derken, kadının sosyal hayata katılması derken kastım sadece Allah'ın koyduğu hak ve sınırlardır. Feminist, demokrat, modernist vb. bir yaklaşımla sormuyorum. Bununla beraber Allah'ın kadınlar için koyduğu sınırlar içerisinde sosyal hayat içerisindeki hak ve görevleri açısından sağlık konusunda sormak istiyorum. Hastanelerde kadınlar için yeterince hanım doktor ve hemşire var mı? Hanımlara has bölümlerde sağlık hizmeti alabiliyorlar mı?

Cevap: Teşekkür ederim. Bizim hükümetimiz henüz iki yıl oldu. Bununla beraber hastanelerimizin eksiklerini gidermeye çalışıyoruz. Birçok hastane yapımı tamamlandı. Var olanlar eksikleri açısından tamir edildi; yine de yeterli değil. Çalışıyoruz. Eleman, malzeme sıkıntılarımız var. Elimizde olan imkanlarla var olanları istihdam ederek hizmet ediyoruz. Ama henüz tam istediğimiz gibi değil tabi.

Sordum: Kadın öğretmen, kadın doktor, kadın hemşire velhasıl kadınları ilgilendiren konularda kadınların yetişmesi şart lakin bir yandan da kadınların eğitimi konusunda yasaklar var. Bu ihtiyaçlar nasıl giderilecek?

Cevap: Çok yerinde bir soru. Cevabı için biraz zamana ihtiyacımız var. Şimdilik mekan ve eleman konusunda kızların üniversitesi için zemin müsait değil. Kadınlar için mesleki okulların açılması  gereksinimdir. Kadınların ilmine karşı değiliz. Biz ilmin yarısını Hz.Aişe'den öğreniyoruz, bunun farkındayız. Zamana ihtiyacımız var.

Sordum: "Afganistan'ın Öteki yüzü" adlı izlediğim bir belgeselde uyuşturucuya bulaşmış kadın ve çocukların varlığından, sayılarının ise azımsanmayacak kadar çok olduğundan bahsediyordu. Bu haberin aslı var mı? Varsa rehabilite için bir şeyler yapılıyor mu?

Cevap: Maalesef önceki hükümetin bize bıraktığı acı tablodan birisi de bu meseledir. Evet ne yazık ki doğru. Şimdiye kadar 26 rehabilite merkezi açıldı. Kadınlara ait rehabilite merkezleri de oluşturuldu.  Bu yönde çalışmalarımız devam ediyor. Takdir edersiniz ki henüz iki yıl oldu yönetimimiz. Kökleşmiş toplumsal sorunların birden halledilmesi mümkün değil; biz elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.

Sordum: Size son olarak şunu sormak istiyorum. İslam'ın kadına verdiği haklar konusunda Afgan kadınları mahkemelere başvurabiliyorlar mı? Kadına şiddet konusunda haklarını arama yolu açık mı? Bunu sordum çünkü Taliban kadın konusunda çok eleştiri alıyor. Değilse kadın hakkı derken kastım feministlerin kastettiği şekilde değildir.

Cevap: Sizi anlıyorum. Sadece Afgan kadınlarının hakları değil tüm kadınların haklarının verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Afganistan'ın kırsal kesiminde çoğu kadın hakkını aramayı bilmiyor, bunun sorumlusu biz değiliz. Mahkemelere baş vuranlar ise haklıysa hakkını alıyor, alır bunun yolu her zaman açıktır.

Yaklaşık bir buçuk saat süren soru cevap faslından yazabildiklerimi aktardım. Samimiyetle cevapladıkları için kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum.

Bagram Hapishanesi!

Bizim oralarda bir ata sözü vardır: "Dağdan gelmiş bağdakini kovuyor." Bana göre tam da bu hapishaneyi ifade eden bir deyim. Küçük bir şehir büyüklüğünde kurulmuş olan hapishane nice zulümlere ev sahipliği yapmış. Koğuşların tavan kısmı demir ızgara ve askerler nöbeti ızgara üzerinde tutuyorlarmış. Gece nöbetlerinde ayaklarına bağladıkları demir zincirlerin çıkardıkları sesler mahkumlara uyku uyutmuyormuş. Mahkumları, tavandan baş aşağı asarak sorguluyorlarmış ve daha neler neler...

Okyanus ötesinden gelip suçlu(!?) hapsetmek senin ne haddine diyen yok! Elli kişilik koğuşta yüz kişi tutmak. Koğuşun içinde penceresiz lavabolar. Gece mi gündüz mü olduğu ayırt edilemeyen tek kişilik hücreler. Hücrelerde yaygı adına bir şey yok. Daha doğrusu Kıble yönüne konulmuş bir tuvalet taşından başka hiç bir şey yok. Hücrelerin ve hücrelerde olan tuvaletlerin durumu başlı başına bir işkence. Daha neler neler... Bunların hepsi insan haklarına uygun(!) Amerika'ya yakışan bir tablo!

Direnişin sonunda kaçarak gitmiş Amerika askerleri. Hapishane kapılarını açamayan mahkumlar duvarlarını sökerek çıkmışlar. Hapishaneyi gezerken, tüm bunları ve daha fazlasını hapishanede kalmış bir asker anlattı.

Afganistan Çarşı Pazarı

Son gün çarşıya çıkmak istedik. Yukarıda da belirttim, Afganistan sokaklarında Medyanın yansıttığı gibi eli coplu polisler başları yarı açık ve hatta makyajlı kadınların peşinde değildi. Kadın satıcılar tezgahlarının başında ve hatta seyyar arabalarla satış yapan kadınlar mevcut. Bu kadınları akşam alaca karanlığında arabasının başında görmek mümkün. Ben bir Müslüman kadın olarak, inancım gereği kadınların sosyal hayatta her alanı işgal etmelerini doğru bulmuyorum.

Allah'ın haram kılmadığı alanları da kimsenin kısıtlama hakkı olmadığına inanıyorum. Bununla beraber bir emir konumu icabı, usul gereği "Seddi Zerai" kuralından içtihat yaparak kural koyma hakkına sahiptir.

Ben, kızların eğitim meselesine bu açıdan baktım ve geçici bir süreye has olduğunu düşündüm. En azından bakan beyin açıklamalarından edindiğim izlenim bu oldu.

Dünyada ve sosyal medyada Afganistan hakkında  kopartılan yaygaranın ana sebebi Şeriat ile yönetilmesidir. Kafirlerin, İslam sisteminin yer yüzünde bir toprak parçasına hakim olmasına bile tahammülleri yoktur. Kadınları bahane ederek saldırmaları da bu yüzdendir. Afganlı kadınları dert ettiklerinden değil. Bir kişinin adı ise İslam sistemini/şeriatı benimsediği için  Müslüman'dır. Taliban, tabi ki İslam ile yönetecek, adamların savaş sebebi buydu zaten.

Müslümanların ana gayelerini Allah (cc) şöyle beyan etmiştir; 

"Ey iman edenler! Allah’ın dinine karşı savaş açan, insanî ve ahlâkî değerleri hiçe sayan, baskı ve işkencelerle inanç, ibâdet ve düşünce özgürlüğüne zincir vuran bütün fitne ve kötülük odakları tamamen yok edilip ortadan kaldırılıncaya ve hayatın her alanında mutlak otorite ve egemenlik anlamına gelen din, tamamen ve yalnızca Allah’ın irâdesine uygun bir hâle gelinceye ve böylece, Kur’an’ın belirlediği adâlet, özgürlük ve barış ortamı tüm dünyada egemen oluncaya kadar onlarla savaşın! Fakat zulüm ve haksızlıktan vazgeçerlerse, o zaman onlarla barış içinde yaşayın! Unutmayın ki, zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur."(Bakara:193)... 

Gidip görmek, tanımak lazım Medyanın yönlendirmesiyle kanaat sahibi olmak her şeyden önce adil değil. Ne demişti Malcolm X;

"Eğer dikkatli olmazsanız medya sizin mazlumlardan nefret etmenizi, zalimleri ise sevmenizi sağlar."

Afganistan'ın umutların yeşerdiği bir belde olması duasıyla.... 

      Sözün sonunda; Bu anlamlı, istifadeli geziye vesile olan Beka yayıncılığa, yolculuğumuzda bizlere destek olan İYİLİĞE ÇAĞRI Derneği yetkililerine ve Afganistan'da bize mihmandarlık hususunda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Yorum Yap

  • Tuğçe Berber 26-09-2023 00:38

    Allah razı olsun hocam, Rabbimiz bizleri fasık medyanın şerrinden korusun.