Ehl-i Sünnet ve'l cemaat

Sünnet; metod, yol, takip edilen iz ve çığır demektir. Hazreti Rasûlullah (S.A.V.)´ın sünnetine bağlı olup ashâbın metodunu benimseyen Müslümanlar Kur´an ve Hadis üzerinde birleşmiş, ihtilaflı meselelerde aklı değil kitap ve sünneti kaynak kabul etmişlerdir. İşte Rasûlullah (S.A.V.)´ın sünnetine uyanlara Ehl-i Sünnet, bu hususta sahabîlerin metodunu takip edenlere Ehl-i Cemaat, ikisine birden de; Ehl-i Sünnet ve´l-Cemaat denilir.

Sünnet; metod, yol, takip edilen iz ve çığır demektir.

Hazreti Rasûlullah (S.A.V.)’ın sünnetine bağlı olup ashâbın metodunu benimseyen Müslümanlar Kur’an ve Hadis üzerinde birleşmiş, ihtilaflı meselelerde aklı değil kitap ve sünneti kaynak kabul etmişlerdir.

İşte Rasûlullah (S.A.V.)’ın sünnetine uyanlara Ehl-i Sünnet, bu hususta sahabîlerin metodunu takip edenlere Ehl-i Cemaat, ikisine birden de; Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat denilir.

Rasûlullah (S.A.V.)’ın sünnetini tatbikte sahâbîlerin metodunu esas alan Ehl-i Sünnetin ölçüsü akıl değil, dâima kitap ve sünnet yani Kur’an ve Hadis olmuştur.

İslam dininde sünnet Rasûlullah (S.A.V.)’ın dini yaşama şeklinin adıdır. Onun için sünneti kabul ve ona bağlılık İslâmî bir mecbûriyettir. Sünnetle dalga geçmek, mühimsememek veya hafife almak insanı dinden çıkarır.
 
Tarihteki bütün gizli hıyanet şebekeleri, “Kur’an bize yeter” diyerek Hz.Rasûlullah (S.A.V.)’ın nurlu yolunu/sünnetini devre dışı bırakmak için uğraşıp durmuşlardır.
 
Hz.Peygamberimiz (S.A.V.) mûcize bir haber olarak bunu ümmetine şöyle haber vermişti:
     
“Tok karınlı, koltuğuna yaslanıp size “Kur’an yeterlidir. Kur’an neyi helal kılmışsa onu helal bilin, neyi haram kılmışsa onu da haram bilin” diyen adamların çıkması yakındır. Haberiniz  olsun, dikkatli olun. Bana Kur’an ile birlikte (hüküm bakımından) onun bir benzeri (sünnet) verildi."
(Ebû Davud, sünne 6, Ahmed bin Hanbel  IV, 131)

Imran bin Husayn (r.a.)Bize Kur’an yeterlidir, sünnete lüzum yoktur.” diyen bir adama şöyle der:

“Ahmak herif ! Sen Kur’an’da öğle namazının dört rek’at olduğunu, kıraatın gizli okunacağının hükmünü bulabilir misin? Kur’an bir çok şeyleri kapalı bırakmış, onları sünnet açıklamıştır.”

Abdullah ibn Mes’ud Hazretleri, “ALLAH (c.c.)’ın, yaratılış şeklini değiştirenlere lânet ettiğini” söylemiş, bir kadın da “Bunlar Kur’an’da var mı ?” diye sormuştu. Abdullah ibn Mes’ud da “Var tabi. Sen şu âyeti okumuyor musun ?” diyerek, Haşr sûresinin şu mânâya gelen 7. âyetini hatırlatmıştır:

“Rasûlullah size neyi emrederse onu alın/yerine getirin, neyi yasaklarsa ondan kaçının.”

İslamda aslolan Rasûlü ve Sahâbîleri örnek almaktır. Rasûlullah, (S.A.V.) ashabı hakkında “Ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz” buyurmuştur. Ayrıca şu emri vermiştir:

“Size düşen benim sünnetime ve doğru yola erdirilmiş halifelerimin sünnetine (yoluna) uymaktır.”

Sevgili Rasûlümüz; “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bunlardan bir topluluk hariç hepsi cehennemliktir” haberini vermiş, o topluluğun kimler olduğu sorulunca da “Benim ve ashabımın yolunda olanlardır” buyurmuştur. Ehl-i Sünnet işte bu tarife uyan topluluktur.

Ehl-i Sünnet tabirini ilk defa Muhammed b. Sîrîn kullanmış daha sonra Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat tabiri yaygınlaşmıştır. Bu tabir, bid’atlara karşı İslam Cemaatının tavır almasıdır.

Kıble ehli olduğu halde Ehl-i Sünnete aykırı inanç taşıyanlara bid’atçı denir. Bunlar toplam 72 fırkadır.

Rasulullah (S.A.V.) (bir gün) aramızda doğrulup buyurdular ki: "Haberiniz olsun! Sizden önce Ehl-i Kitap, yetmiş iki millete (dine) bölündüler. Bu ümmet ise yetmiş üç fırkaya bölünecek. Bunlardan yetmiş ikisi ateşte, sadece biri CENNET'tedir. Bu da Ehl-i Sünnet ve`l-Cemaat'tir." [Bir rivayette: "Ümmetimden bir kısım gruplar çıkacak, bunları bid`alar istila edecek, tıpkı kuduzun, buna yakalanan kimsede hiç bir damar, hiçbir mafsal bırakmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid`a da onların her hallerine sirayet edecek."]
(Kütübü Sitte - 4776)

Âlimler Hicrî ikinci yüzyıldan itibaren bid’ad sahiplerine karşı ehl-i sünnet inancını sistemleştirdiler. Hasan Basrî Hazretleri bu hareketi sistemleştirenlerin ilki sayılır. İmam-ı Âzam Hazretleri de bu grubun öncülerindendir. Daha sonra Ehl-i sünnet inancını olgunlaştıranlar İmam Ebû Mansur Mâturidî ve Ebü’l- Hasan Eş’arî oldu. Bu iki zat ehl-i sünnetin îtikad imamları olarak tanınır. Aralarında bazı meselelerde farlılıklar varsa da bunlar esas ve asıl meselelerde değil teferruattadır. 
   
Îtikadda orta yol Ehl-i Sünnet yoludur. Kuran-ı Kerim’de de “Biz sizi orta (dengeli) bir ÜMMET yaptık” buyuruluyor.
(Bakara, 143.Âyet)

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !