Tüm peygamberlerin çağrısı  kıyam ile başlar. Tevhid kelimesinin başındaki "La" tüm, zalim,İslam´a göre meşru olmayan otoriteleri red  ediştir... Ve yine tüm zamanlarda Peygamberlerin çağrısına "İLLA" diyenler hiçbir zaman zulme ,haksızlığa, tuğyana  rıza göstermemişlerdir. Zira Tevhid çağrısında direniş,kıyam mesajı  vardır..

   Dünyanın en muhteşem kelimesi olan Tevhid kelimesi,  içinde hayatı  en ince noktalarına kadar barındıran bir kelimedir..

     Bu kelimenin içerisinde

  La da vardır  İlla da

Adalet te vardır zulme baş  kaldırı da

Savaşta vardır  barış ta.....

Direniş te vardır sabır da...

     "Zulme rıza zulümdür" ilkesi gereği,tüm tevhid erleri  zulmün karşısında olmuşlardır..İşte bunlardan örneklendirme yaparken Kur´an´ı kerim bize   sayıca az olan bir  arkadaş topluluğunun müthiş kıyamından,direnişinden bahseder.Ashab-ı Kehf.. Mağara arkadaşları...

   Ashabı-Keyfi okuduğumda "Bunlar nasıl birer yiğitlermiş" demiş, gıptamı ifade etmiştim.Sonra filme konu oldular.  Semavi dinlerin kaynakları baz alınarak uyarlanmış filmi in bazı  bölümlerini zevkle izlemiştim.Sergilenen sahnelerden bir sahne  tüm benliğimi derinden etkilemişti.O sahne de  Ashab-keyfin lideri  rolünü üstlenen Maksimilyanus´un ,o zamanın fravun rolündeki  krala kaşı  kıyamıydı!... Filmi izlerken bir çok yerinde   gayri ihtiyari  söylenmiştim "Haydi vur öldür şunu"...Yanındaki yarenlerinin de sabırsızlandığı kıyam için Maksimilyan´ın  bekleyişinin, sonuçta  kral´ı  katletmeden öldürmesiyle sonuçlanınca "İşte bu!" diyerek hikmetli sona olan   düşüncemi mırıldanıvermiştim...Allah cc Kuran´ı kerimde şöyle buyurmaktadır...

"Talut askerlerle yola çıkınca: "Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim de ondan tatmazsa işte o bendendir. Yalnız eliyle bir avuç avuçlayan müstesnadır" dedi. İçlerinden az bir kısım dışında hepsi ondan içtiler. O (Talut) ve onunla beraber bulunan iman etmiş kişiler ırmağı geçince, bunlar (emri tutmayıp ırmaktan su içenler): "Bugün bizim Calut'a ve onun askerlerine karşı koyacak gücümüz yok" dediler. Kendilerinin Allah'a kavuşacakları kanaatini taşıyanlar ise: "Nice az topluluk vardır ki, Allah'ın izniyle, kalabalık topluluğa üstün gelmiştir. Allah da sabredenlerle beraberdir" dediler".(Bakara 249)

Maksimilyanus öyle bir şekilde  öldürmüştü ki o çağın farvununu/tağutunu/zalimini,fiziksel öldürse,silah kullansa kahraman olacaktı fravun...

 Zaman geçse de   zulme sessiz kalmayanlar her devirde var olmuş ve yaşadıkları devrin yüz akları olmuşlardır, olmaya da devam edeceklerdir..Ve işte zaman bu zaman.  yaklaşık dört yıldır  çoluk çocuk herkesin  maruz kaldığı insanlık dışı bir ambargo ve insanlık dışı bir zulüm Yahudiler tarafından  sürdürülmekteyken, yüreklerini  ellerinde taşıyan ashabı sufun buna sessiz kalmamış ve yola koyulmuştu...Akdeniz´de,   tüm insanlığın vicdanını/  sevincini/umudunu/hasretini taşıyarak yol alıyordu.

Onlar Akdeniz de yol alıyorlardı gemide olamayanlar da gönül denizlerinin açıklarında..

Onlar   yelken olmuş  kanatlanmışlardı Akdeniz sularına, geride kalanlar da umutlarını yelken yapmış,çekmişlerdi gönül deryalarının gönlerine...

Onlar Mavi Marmara `ya  dikmişlerdi sesleri oldukları ülkelerin bayraklarını,geride kalanlar da  gönül denizlerinin burçlarına çekiyordu dua yüklü umut  flamalarını...

  Mavi Marmara

Umut olmuştu

 Cesaret olmuştu

Sevinç olmuştu  tüm ehli vicdana..Yıllardır asli görevlerini icra eden Yahudiler ellerinde  katledecek peygamber kalmayınca ,peygamberler diyarının   sakinlerine musallat olmuşlardı hanidir!...

 

    Gazze ye saldırmışlardı;

Yeter artık demiş,bakınmıştık etrafımıza  "Maksimilyan nerdesin!?" dercesine...

Küçük Muhammed´i  vurdular babasının dizlerinde!

Haydi dedik daha nereye kadar,ne zaman!?.

 

Mavi emzikli Bebekler yaktılar yüreklerimizi

Deniz kenarında çığlık çığlığa körpe bir kız feryat ederken

"Bu ümmet neden  susturmuyor şu İsrail´i" diye hayıflanıp durduk..

Tekerlekli sandalyeden bir feryat yükselmiş,bir şikayet dilekçesi ulaşmıştı Allah´ın katına,tekerlekli sandalyesiz  özürlü insanları konu alarak.. eyvah demiştik bittiğimiz gün bu gündür. Şikayet edilmiştik Allah´a!.Ve bir kız çocuğu

"arun aleykum" "size yazıklar olsun,ayıplar olsun utanmıyor musunuz" diye  tüm utancımızı yüzümüze  vurunca  isyanımızın  patlama noktası olmuştu.Sadece evimizin duvarlarına çarpıp dönen "Heyy ümmet duydunuz mu" haykırışlarımız  ve çaresiz  utançla duaya kalkan ellerimiz,çözüm arayan gözlerimiz ve derken

 

Bilemedik içimizden bir Maksimilyanusun  gününü beklediğini. Bilemedik israil´i,    silahsız  öldürecek yiğitlerin   hazırlıkta olduklarını...

 

Ve işte o gün

Zamana  ve tarihe not düşüldü;

Tarih: 31 Mayıs. 2010.

Saat:. Sabah namazı. Gün  aydınlanırken  karanlıkları yara yara!..

Durum  raporu : İsrail  bitmiştir..

 

 İçimizdeki Maksimilyan´ın beklediği gün gelmişti.. İsrailin vahşetini    tüm dünyanın gözleri önüne  canlı canlı sergiledi. Ve İsrail´i,Canlı canlı  bitirdi Maksimilyan ve yarenleri!...

 Silah kullanmadan,ateş etmeden!. Bir tarih yine yazdı zamanı  Maksimilyanı!. Ve elbette yarenleri ile birlikte tarihe çok önemli bir not düştü; İSRAİL BİTMİŞTİR!...

 

Sen bittin be İsrail.. Bak, savunmak için  sığındığın kelimelerin bile seni saklayamıyor artık...

Sen bittin,sonunun başlangıcını kendi ellerinle hazırladın...Senin için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Maksimilyanusun açtığı  çığır ile, bütün hanımlar çocuklarını Kudüs için doğuracak ve ümmet bilinci  ninnisiyle büyütüp, şahadete hazırlayacaklar...Bak göreceksin   bu çığır ile artık  yer yüzü gülistana dönecek biiznillah...

 

Biz ise buradan Zamanın  Maksimilyanına  Dualarımızla   teşekkür ediyoruz..

Kıyamın Mübarek olsun Bülent abimiz...Yardıma uzanan o temiz ellerini,israilin leş kanına bulamadan onları  öldürdüğün(bitirdiğin) için  sizi tebrik etmeye kelime ve cümlelerimin gücü yetmiyor...

    Allah cc şahitliğini kabul etsin Bülent abimiz!.

 Biz, size şahit olduk,asır size şahit oldu,zaman size şahit oldu,mavi Marmara size şahit oldu. Dileğimiz odur ki; Bundan böyle de Şahitliğinizi sürdüresiniz ve Sonunda  Şehitlerden olasınız..

Teşekkürler ashabı sufun!... Ayrıcalıklı bir ashab olmak elbette  insanlık adına bulunmaz bir şeref madalyasıdır..
 Zira ayrıcalıklı ashab (arkadaş) olmak  Allah tarfından hep övgüye mazhar olmuştur1.

 Hicret yolunda   ve sevr durağında Mağara arkadaşı gibi!

  Kıyam yolunda ashabı  kehf gibi

Ve sefer yolunda ashabı sufun gibi..

Mübarek olsun!..

 

Maksimilyanusa ve O´nun yolunu sürdürenlere bin selam ile...

 

 

Sabiha Ateş ALPAT

Yorum Yap

  • Henüz Yorum Yok !